Türkiye'nin Yüz Yıllık Markaları

100 YILLIK sakin yürüyüş

Türkiye’de 100 yıllık kaç firma var dense belki 5-10 şirket ismi sayılabilir. Oysa bazıları yoluna o kadar sakin ama bir o kadar da emin adımlarla devam ediyor ki, fark etmeniz için durup bakmanız gerekiyor. Hicipoğlu Şeker, Ancel Züccaciye, Altan Şeker bunlardan sadece birkaçı. Hepsinin sağlam duruşlarının nedeni ise aynı: Dürüstlük ve çok çalışmak.

TÜRKİYE’de kurulan şirketlerin yüzde 99’unu aile şirketleri oluşturuyor. Kurulan aile şirketleri ise ortalama 10 yılda ömrünü tamamlıyor. Ancak bu kurala uymayan aile şirketleri de azımsanmayacak sayıda. Hele bazıları var ki, yüzlerce yıldır ayakta olmasına karşın sessiz ama bir o kadar da sağlam bir şekilde yoluna devam ediyor. İşte bunlardan sadece birkaç tanesi…

YÜZLERCEYILDIR AYAKTA KALAN TİCARETİN 3 ÇINARI

Otla, samanla büyüdük

ANCEL Züccaciye 1914 yılında kurulmuş. 100 yaşını doldurmasına sadece 1 yılı kalmış. Züccaciye ürünleri satan firmanın Yönetim Kurulu Başkanı Elia Ancel, 3. kuşak olarak devam ettiriyor şirketin varlığını. Ancel, yokluklar tarihinde bir şeyler yapmak için dedesinin çok uğraştığını söyleyerek, firmalarının hikâyesini şöyle özetliyor: “Dedem İlia Ancel, 1914 yılında devletin çok zor zamanlardan geçtiği bir dönemde kurmuş firmamızı. Mahmutpaşa’da küçük bir dükkânda züccaciye ürünleri satmaya başlamış. Aynı zamanda tekstil ürünleri satan bir dükkân da açmış. Fakat kriz döneminde iki alandan biri seçilmek durumunda kalınınca züccaciye tercih edilmiş. Dedemden sonra rahmetli babam dükkânı devralmış. Şimdi de ben 3. kuşak olarak firmanın başında bulunuyorum.” Ancel, firmayı bugüne taşırken büyük zorluklar çektiklerini de ifade ediyor ve ekliyor: “Biz otla, samanla büyüdük.”

DEPOCUDAN DAYAK YEDİM

Ancel, aile şirketlerinin uzun yıllar varlıklarını devam ettirememesinin nedenini “işi benimsememe” olarak açıklıyor. İşini seven ve işine olan bu sevgisini çocuklarına aksettiren bir babanın aile şirketlerinin devamı için en önemli unsur olduğunu ifade eden Ancel, “Babam çok ciddi bir insandı. Öyle çok konuşmazdı. Ama işine aşkla bağlıydı. Biz çocuklar da bu bilinçle büyüdük. Akşam 10-11’e kadar çalışır, sabah 6’da tekrar işe giderdi. Biz de bu sevgiyi hissettiğimiz için şirketimizi dedemizden, babamızdan bir miras olarak gördük ve bugünlere taşıdık. İnanıyorum ki, benim çocuklarım da bu sevgiyi hissediyor” diyor. Ancel, başarılarının bir diğer sırrını ise “tevazu” şeklinde açıklıyor. “Patron çocuğu olmama rağmen kendi dükkanımda diğer işçilerden farksız çalıştım” diyen Ancel, “Depocudan dayak bile yedim. Ama ben bundan hiç gocunmadım; zira yaşça benden büyüktü. Bizde statü değil, büyüklere hürmet ön plandaydı” şeklinde konuşuyor.

VARLIK VERGİSİ ÖDEDİK

Ancel ailesi 1914 yılında kurdukları şirketi çok iyi yerlere getirmiş. Bunun tek olumsuz yönünün kendilerine Varlık Vergisi olarak döndüğünü ifade eden Ancel, “1942 yılında dedem İlia Ancel oğullarının hiçbirini Aşkale’ye sürgüne göndermemek için neyi var neyi yoksa satmış. 42 yılından sonra işlerine neredeyse sıfırdan başlamış” diyor. Ancel, o dönemden sonra şirketlerinin 60 ihtilali, 80 muhtırası gibi günleri de atlattığını belirterek, “Tahtakale’deki küçük dükkânımızın kirasını ödeyemediğimiz oldu. Dükkânımıza bir kırtasiyeci alarak, bir dükkânı iki firma paylaşarak kirayı ortak ödedik” diyor.

MÜŞTERİ HEP BAŞTACI

Elia Ancel, şirketlerinin kurulduğundan beri müşteriyi baş tacı yaptığını vurgulayarak, bir anısını şu şekilde anlatıyor: “Dükkanımıza dört farklı desende çay takımı getirdik. Bir gün müşterilerimizden biri geldi, çay takımlarından birini beğendi ve aldı. Aradan iki hafta geçti. Geldi ve o deseni beğenmediğini söyleyerek diğer deseni istedi. ‘Tamam’ dedik ve verdik. Aradan iki hafta geçti, tekrar geldi ve bu sefer de diğer deseni istedi. Tabii bu çok hoşumuza gitmedi ama müşteriyi kırmamak için verdik. Aradan iki hafta geçti ve en son kalan deseni de istedi. Kırmamak için ona da ‘tamam’ dedik. Sonradan öğrendik ki, meğerse bu hanımın günü varmış, iki haftada bir de bu hanımlarda toplantı oluyormuş. O da göstermelik olarak bunları vitrinine koyuyormuş, her iki haftada bir yenisini almış gibi.”

Seneye 100. yaşını kutlayacak olan Ancel firması şu anda 6 bin metrekare bir depo ve bir yönetim ofisiyle yerli-yabancı çeşitli züccaciye ürünleri alıp satıyor.

88 yaşındayım her gün işe geliyorum

ALTAN Şekerleme 1865 yılında kurulmuş, yani tam 148 yaşında. Kastamonu Taşköprü’den gelen Karagözlü Emin Bin, Küçükpazar’da hâlâ işleyen dükkânda akide şekeri, helva, reçel, şerbet gibi ürünler üretmeye başlamış. Şu anda firmanın başında 4. kuşak olan Hakan Altan bulunuyor. 3. kuşak olan Abdullah Altan ise 88 yaşında olmasına rağmen her gün oğluyla beraber dükkâna geldiğini ifade ederek, dükkânın hikâyesini şöyle özetliyor: “Dedem Karagözlü Emin Bin, Kastamonu Taşköprü’den gelerek şu anda bizim de içinde bulunduğumuz dükkanda üretim yapmaya başlamış. 1. Dünya Savaşı yıllarına kadar dükkanı kendisi başarılı bir şekilde işletmiş. Savaş sırasında 4 oğlundan 3’ü şehit olmuş. Bir tek rahmetli babam Mustafa Altan kalmış. Dedem hacca gideceği zaman babamı yanına çağırmış ve üç kese altın verdikten sonra “Bu dükkanı yaşatacaksın” demiş. Kendisi Mekke’de vefat edip dönmemiş, babam da uzun yıllar çalıştıktan sonra, dükkanı bana devretti. Ben de oğlum Hakan Altan’a devrettim. Firmamızda şu anda 4. kuşak devrede. Soyadı Kanunu çıkana kadar firmamızın ismi Karagözoğlu’ydu, Soyadı Kanunu çıkınca Altan Şekerleme oldu.”

Abdullah Altan, işlerini sakin bir şekilde yürüttüklerini belirterek, “Reklama hacet yok, bizi bilen asırlardır biliyor” diyor. İşlerini ise, “Allah bereket versin, kendi yağımızla kavruluyoruz” diye özetliyor. Başarılarının sırrını da çok çalışmak ve aşırı gitmemek olarak açıklayan Altan, “İşimizi hep bildik” diyor.

ALTIN EMANET EDERLERDİ

Firmanın 4. kuşak temsilcisi Hakan Altan ise müesseselerini adeta tarihi bir miras gibi gördüklerini ifade ederek, “Benden sonra 5. nesil olan kızım da müessesemizi devam ettirecek” diyor. Altan, dürüst ve kaliteli üretimin dükkânın bu kadar yaşamasını sağladığını vurguluyor ve ekliyor: “Ben dedemle de aynı dönemde bu dükkanda çalıştım. O yıllarda İstanbul’a çalışmaya gelen insanlar olurdu. Ailelerini Anadolu’da bırakıp burada ekmeklerini kazanırlardı. Dedem o kadar güvenilir bir insandı ki, bu insanlar kese kese altınlarını getirip, ‘Mustafa Amca bunlar burada kalsın, biz memlekete giderken alacağız’ derdi. Dükkânın temelinde bu dürüstlük ve yaptığı işi sevme olduğu için 148 yıldır ayaktayız.”

Sarayın helvacıbaşısı ‘268 yaşında’

HİCİPOĞLU Şeker 1745 yılında kurulmuş. Bu yıl 268. yılını kutluyor. Fakat tek şube olarak çalışıyor. Şu anda firmanın başında 5. ve 6. kuşak aynı anda bulunuyor. Firmanın 5. kuşak temsilcisi Cemal Hicipoğlu, müesseselerinin kuruluş hikayesini şu şekilde aktarıyor: “Büyük dedem Hicipzade Hacı Mustafa Efendi, Kastamonu İnebolu’dan gelerek burada helvacı dükkânı açmış. Dönemin padişahı 1. Mahmut da bu helvanın adını duyup dedemi saraya çağırtarak tarifini istemiş. Dedem de, ‘Padişahım bağışlayın ama helva tarifi verilmez. Bana iki saat verin, size helva yapıp getireyim’ demiş. İki saat sonra helvayı getirdiğinde padişah çok beğenmiş ve dedem saraya ‘helvacıbaşı’ olarak atanmış.”

Sonradan firmanın çok büyüdüğünü ve pek çok şubeye ulaştığını belirten Hicipoğlu, “Fakat Varlık Vergisi’nden sonra tek şubeye düştük” diyor.

Cemal Hicipoğlu, kendisinden sonra işi yeğeni ve oğlunun sürdüreceğini söylüyor. İki asırdır devam eden başarının sırrını ise “hiç gocunmadan her işi yapmak” olarak açıklayan Hicipoğlu, “Ben belli bir yaşa geldikten sonra, babam beni bu dükkânda çalıştırmadı. Dışarıdaki şartları görmem için beni başka bir şekerciye çırak olarak verdi. Orada çok zorlandım. Patronumun çamaşırlarını dahi yıkadım ama hiç ses çıkarmadım. Kendi dükkânıma geldim. İşçilerimle beraber şeker ürettim ve hâlâ bilfiil şeker üretimine devam ediyorum” diyor. Hicipoğlu, müşterilerinin de firmaları gibi nesilden nesile devam ettiğini belirterek, “Kendi yağımızla kavruluyoruz. Allah’a şükür sıkıntı çekmiyoruz” diye konuşuyor. Kaynak ITO 03/06/13 Sümeyra Yarış TOPAL


Marka & Patent Haberleri

Patent Marka Uzman Avukat Kimdir


Patent Marka Uzman Avukat Kimdir
Patent Marka Uzman Avukat Kimdir
Tescil şart kitabı hakkında
Tescil Şart Marka Patent Kitabı
Tüm Marka & Patent Haberleri

Duyurular

Amazon Marka Kaydı Tescili Nedir ?


Ret kararına itiraz
Dilekçe örneği
Marka itiraz maliyeti
Marka itiraza Karşı Görüş Bildirme Nasıl...
Tüm Duyurular

Sıkça Sorulan Sorular

Marka Sıkça Sorulan Sorular

Patent Sıkça Sorulan Sorular

Tasarım Sıkça Sorulan Sorular

Hukuk Sıkça Sorulan Sorular


Tarih: 4 Mayıs 2024 Cumartesi Saat: 17:29 Ziyaret Sayısı: Notice: Use of undefined constant r - assumed 'r' in /var/zpanel/hostdata/zadmin/public_html/patentnedir_org/footer.php on line 16 Notice: Use of undefined constant w - assumed 'w' in /var/zpanel/hostdata/zadmin/public_html/patentnedir_org/footer.php on line 21 10680

Günün sözü
"Bir İş Yapmak İçin Neden Yarını Bekliyorsun. Bugün de Dünün Bir Yarını Değil midir."